Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Jun 5
Rating:
Sağlık hukuku kategorisinde yer alan tıbbi müdahaleden kaynaklı davalarda hâkim, tıp biliminde özel ve teknik bilgi gerektiren konulara tek başına vakıf olamayacaktır. Bundan mütevellit hâkim, uyuşmazlığı çözebilmek ve hakkaniyete uygun karar verebilmek adına dava konusuyla ilgili özel ve teknik konulara vakıf bir bilirkişiden yahut bilirkişi heyetinden açıklayıcı bir rapor hazırlanmasını isteyebilmektedir. Resmi bilirkişilere başvurmak bazı durumlarda zorunlu olsa da belirtilen görüş dâhilinde hüküm vermek gibi bir zorunluluk getirilmemiştir. Böylece hâkim isterse başka bilirkişilerden de görüş alabilecektir. Belirtmekte fayda vardır ki, bir vakıanın aydınlatılması için gereğinden fazla bilirkişiye başvurmak hem davayı uzatacak hem de yargılama masraflarını arttıracaktır.
Tıbbi müdahaleden kaynaklı davalar bakımından, tıp biliminin gün be gün geliştiği ve değiştiği kabul edilirse, yapılmış olan tıbbi müdahalenin bir uzman tarafından açıklayıcı bir biçimde değerlendirilmesine ve aydınlatılmasına ihtiyaç duyulduğuna şüphe yoktur. Şayet karar bağlanması gereken uyuşmazlıkta özel ve teknik bilgi gerektirecek hususlar yok ise Hukuk Usul Muhakemeleri Kanunu’ nun 266. Maddesi uyarınca bilirkişilik kurumuna başvurulamayacaktır.
Tıbbi müdahaleden kaynaklı bir zararın hasta açısından varlığı halinde; hekim tarafından yürütülen tedavi uygulaması ile zarar açısından illiyet bağının olup olmadığının belirlenmesi, diğer tedavi metotlarının faydaları, zararları ve somut olaya uygulanabilirliği ve somut tıbbi müdahalenin bilinen tıp teknikleri bakımından değerlendirilmesi tıbbi bilirkişi görevini üstlenen hekimlerce yapılmaktadır.
Tıbbi sorumluluğun belirlenmesinde yararlanılan bilirkişilik kurumları ülkeden ülkeye farklılık gösterebilmektedir. Ülkemizde Adli Tıp Kurumu, Yüksek Sağlık Şurası ve üniversiteler mahkemelerce başvurulan bilirkişilik kurumlarıdır. Uygulamada bu kurumlardan bazılarına başvurmak zorunlu ise de kararların bağlayıcılığı zorunlu değildir. Diğer bir deyişle, davaya bakmakta olan hâkim başka tıbbi bilirkişilerden de faydalanabilir. Yargıtay’ ın son dönemlerde yetersiz olarak atfedilen resmi bilirkişi raporları yerine akademik unvana sahip kişilere bilirkişi sıfatıyla başvuruyu benimsediği görülmektedir.
ÜLKEMİZDE SAĞLIK HUKUKU BAKIMINDAN BAŞVURULAN BİLİRKİŞİLİK KURUMLARI
Hukuk Usul Muhakemeleri Kanunu’ nun 268. maddesinin 2. fıkrası uyarınca bir husus için resmi bilirkişilerin varlığı halinde hâkim ancak resmi bilirkişiler arasından seçim yapabilir. Tıbbi müdahaleden kaynaklanan sorumluluğun belirlenmesinde ülkemizde Adli Tıp Kurumu’ ndan, Yüksek Sağlık Şurası’ ndan ve üniversitelerden yararlanılmaktadır. Mahkemece resmi bilirkişilere başvurulmuş olması, uyuşmazlığın çözümünde özel ve teknik bilgiye sahip olan kişilerden taraflarca mütalaa alınmasına engel değildir.
I. ADLİ TIP KURUMU
Adli tıp, insan metabolizması ve davranışlarını bilimsel yöntemler ışığında inceleyen, hukuk başta olmak üzere psikoloji, kriminoloji, sosyoloji, biyoloji, patoloji, genetik gibi uzmanlık alanlarıyla beraber işleyen, adli soruşturma nedeniyle ortaya çıkan tıp sorunlarını inceleyen bir bilim dalıdır.
Ülkemizde Adli tıp Kurumu 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu ile kurulmuş olup, 2659 sayılı kanunun 2. maddesinde belirtildiği üzere görevleri arasında mahkemeler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüş bildirmek de yer almaktadır. Bilirkişilik kurumu bakımından Adli Tıp Kurumu bünyesinde Adli Tıp İhtisas Kurulları, Adli tıp İhtisas Daireleri ve Adli Tıp Genel Kurulu bulunmaktadır.
a. Adli Tıp İhtisas Kurulu
2659 Sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’ nun 16. maddesi uyarınca Adli Tıp İhtisas Kurulu’ na tıbbi bilirkişilik nedeniyle mahkeme ve savcılıklarca doğrudan başvuru yapılamaz. Adli Tıp İhtisas Kurulu’ ndan rapor istenebilmesi için Hukuk Usul Muhakemeleri Kanunu’ na uygun bir biçimde mahkemelerce veya savcılıklarca bilirkişi tayin edilmelidir. Tayin edilmiş olan bilirkişinin veya bilirkişi heyetinin sunmuş oldukları raporun kanaat uyandıracak ölçüde yeterli olmaması veya rapor içeriğinde çelişkilerin bulunması durumunda Adli Tıp İhtisas Kurulu’ na başvurudan söz edilebilir.
b. Adli Tıp İhtisas Daireleri
Adli Tıp İhtisas Daireleri 6 tanedir. Bunlar; morg dairesi, gözlem dairesi, kimyasal tahliller dairesi, biyoloji dairesi, fizik incelemeleri dairesi ve trafik dairesidir. Adli Tıp İhtisas Kurulu, mahkemeler ve savcılıklarca yeterli görülmeyen bilirkişi raporlarındaki çelişkileri gidermekle görevli iken, Adli tıp İhtisas Daireleri mahkemeler ve savcılıkların doğrudan başvurusu üzerine bilirkişilik görevini ifa etmektedir. Bu daireler ve görevleri:
Morg Dairesi’nin 2659 sayılı kanunun 17. maddesi uyarınca görevi ‘mahkemeler ile hâkimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen cesetler ve ceset kısımları ile canlılara ait doku ve biyolojik materyal üzerinde her türlü incelemeleri yapmak ve sonucunu bir rapor ile tespit etmek’ tir.
Gözlem Dairesi’ nin 2659 sayılı kanunun 18. maddesi uyarınca görevi ‘mahkemeler ve hâkimlerce gözleme tabi tutulmasına karar verilenleri gözleme tabi tutmak ve gözlem sonucunu bir raporla tespit etmek’ tir.
Kimyasal Tahliller Dairesi’ nin 2659 sayılı kanunun 19. maddesi uyarınca görevi ‘mahkemeler ile hâkimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen toksikolojik, gıdai, sınaî, narkotik, ilaç ve diğer çeşitli maddeler ile alkolometrik analizler yapmak ve sonucunu bir raporla tespit etmek’ tir.
Biyoloji Dairesi’ nin 2659 sayılı kanunun 20 maddesi uyarınca görevi ‘ mahkemeler ile hâkimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen her türlü biyolojik örnek ve biyolojik örnek taşıması muhtemel materyalin mikrobiyolojik, hematolojik, serolojik ve genetik yönden incelemelerini yapmak ve sonucunu bir raporla tespit etmek’ tir.
Fizik İncelemeleri Dairesi’ nin 2659 sayılı kanunun 21. maddesi uyarınca görevi ‘mahkemeler ile hâkimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen silah, mermi, yazı (Grafolojik – daktiloskopik), fotoğraf, resim, imza, imza niteliğini taşıyan parmak izleri ile radyolojik, radyoizotop, klimatolojik, diğer fiziksel materyal ve olaylarla ilgili olarak incelemeler yaparak sonucunu bir raporla tespit etmek’ tir.
Trafik Dairesi’ nin 2659 sayılı kanunun 22. maddesi uyarınca görevi ‘mahkemeler ile hâkimlikler ve savcılıklarca gönderilen trafik olayları ile ilgili konularda gerekli muayene ve incelemeler yapmak ve sonucunu bir raporla tespit etmek’ tir.
c. Adli Tıp Genel Kurulu
Adli Tıp Genel Kurulu, kendi iç düzeninde kesin karar alan, yargı açısından bağlayıcı olmayan en yüksek karar organıdır. Adli Tıp İhtisas Kurullarının ve İhtisas Dairelerinin raporları kesin değildir. Mahkeme, ihtisas kurulları ve daireleri tarafından verilen raporların mahiyeti itibariyle kanaat verici bulmazsa gerekçesini de zikretmek suretiyle Adli Tıp Genel Kurulunda görüşülmesine gerek görebilir, Adli Tıp Genel Kurulu konuyu inceleyerek kesin olarak karara bağlar.
II. YÜKSEK SAĞLIK ŞURASI
Günümüzde, ne cezai ne de hukuki sorumluluğunun belirlenmesinde Yüksek Sağlık Şurası’ndan görüş alma zorunluluğu bulunmamaktadır. Yüksek Sağlık Şurası’nın mevzuatı gereğince yılda bir defa toplanması nedeniyle mahkemelerden gönderilen dosyaların birikmesi söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle uygulamada genelde Yüksek Sağlık Şurası yerine Adli Tıp Kurumu’ndan veya mahkemelerin doğrudan atadığı kişilerden rapor alınmaktadır.
III. ÜNİVERSİTELER
Anayasa’ nın 130. maddesinde üniversitelere bilimsel araştırma, yayın ve en önemlisi danışmanlık gibi ödevler yükletilmiş olup bilirkişilik kurumunun işletilmesine olanak tanınmıştır. Ayrıca 2659 Sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’ nun 31. Maddesinde ‘Yükseköğretim Kurumları veya birimleri, adli tıp mevzuatı çerçevesinde adli tıp olaylarında ve diğer adli konularda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre resmi bilirkişi sayılır.’ denmektedir. Aynı şekilde Yüksek Öğretim Kanunu’nun 37. maddesinde mahkemelerin teknik ve uzmanlık isteyen her konuda üniversite ve bağlı birimlerinden yararlanabileceğini, bilirkişi olarak görüş isteyebileceğini belirtmiştir.
Uygulamada da teknik konulardaki uzmanlığı ve tıp alanındaki gelişmeleri daha yakından takip etmeleri nedeniyle, üniversitelere bilirkişi olarak başvurulduğu sıkça gözlemlenmektedir.
2010 yilinda daha 18 yasimi doldurmadan goz lazer ameliyati oldum. Fakat erken yasta oldugum icin gozlerimde sorunlar olustu.su an 2017deyiz ve hala ugrasiyorum bu sorunla. Ameliiyat oncesi 17 yasimda idim. Bana bi belge imzalatilmasina ragmen ailemin rizasina dair hicbir belge imzalatilmadi. Bu bir eksik midir? Ayrica gecmeyen bu sorunum icin sikayetci olmam fayda eder mi? Tesekkur ederim