Title: HEKİMİN TIBBİ MÜDAHALEDEN SORUMLU TUTULABİLMESİ İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on May 19
Rating: 5.0

Hekim için herhangi bir tıbbi müdahalede esas olan insan yaşamıdır; ancak hekim, tıbbi müdahaleyi dentoloji kurallarına göre ifa etmeli ve sorumluluk bakımından esas olanı yerine getirmelidir. Hekimin ikincil nitelikteki hastayı aydınlatma ve rızasını alma, tıbbi kayıtları tutma, saklama ve gerektiğinde ibraz etme, sadakat ve özen borcu ile yükümlülüklerini de eksiksiz olarak yerine getirmesi gerekmektedir.

Her bireyin sağlıklı bir biçimde yaşayabilmesi anayasal bir haktır. Kişilik değerlerine yapılan herhangi bir hukuka aykırı müdahale, hekimin hastanın rızasını almamış olması veya gerekli aydınlatmayı yapmaksızın vücut bütünlüğüne müdahale etmesi haksız fiil sonucunu doğurabilir. Ancak rıza verilen tıbbi müdahalenin genişletilmesi konusundaki sorunlar ele alınırken somut olaylar göz önüne alınarak hakkaniyet ilkesi gereği değerlendirme yapılmalıdır.

Hekimin haksız fiili nedeniyle zarar gören kişi; hekimin haksız olarak nitelendirilebilecek fiilini, haksız fiil nedeniyle ortaya çıkan maddi ve manevi zararını, zarar ile fiil arasındaki illiyet bağını ve hekimin haksız fiil nedeniyle kusurlu olduğunu ispat etmek zorundadır. Diğer bir deyişle, ispat yükü hekimde değil, haksız fiil nedeniyle zarar gören hastadadır. Ancak hâkimin hukuk yaratması ve geliştirmesi ödevi bulunduğundan zaman içerisinde zarar gören hasta lehine bazı düzenlemeler yapılmış, dürüstlük kuralı (TMK md.2) ve hekimlerin kendi hâkimiyet alanlarındaki yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde ispat yükü karşı tarafa geçmiş ya da zarar gören hasta lehine kolaylaştırılmış olmaktadır.

I.                    Şahıs Veya Malvarlığı Değerlerini İhlal Eden Hatalı Bir Tıbbi Müdahalenin Varlığı

Tıbbi müdahale ilişkisinde hekimin sorumluluğuna gidilebilmesi için hatalı yapılan müdahale sonucu hekimin fiilinin zarara sebebiyet vermesi gerekmektedir. Hekimin zarara sebebiyet veren bu fiili kasten olabileceği gibi ihmalen de olabilir. Zarara sebebiyet verilmeyen hatalı bir tıbbi müdahale sonucu hekimin sorumluluğuna gidilemeyecektir.

Hekimlerin davranış yükümlülüğünün önemi acil vakıalarda ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle Tıbbi Dentoloji Nizamnamesi’ nin 3. maddesinde ve Hekimlerin Meslek Etiği Kuralları’ nın 10. maddesinde hekimlerin davranış yükümlülüklerine ilişkin hususlar yer almaktadır.

Bir hastanın hekimden beklentisi teşhis ve tedavidir. Hekim teşhis ve tedavide sahip olduğu bilgi birikimini kullanmalı, tıp alanındaki gelişmeleri takip etmeli ve tıp teknolojisinin nimetlerinden faydalanmalıdır. Ancak hekimin hastanın iyi olacağını garanti etme yükümlülüğü yoktur. Söz konusu değerlerin ihlal edilmesi ise zararın boyutu ile tazminatın miktarının belirlenmesi konusunda önem arz etmektedir. Malvarlığı değerleri açısından ihlalin söz konusu olmasından dolayı genel görüş manevi tazminata hükmedilmemesi yönündedir.

II.                  Fiil Hukuka Aykırı Olmalı

Borçlar Kanunu’ nun 41. maddesinde ve devamında yer alan haksız fiil sorumluluğu ile ilgili hükümlerde ‘haksız bir suretle’ ifadesi yer alırken, Borçlar Kanunu’ nun 49. maddesinde ve Medeni Kanun’ un 24. maddesinde bu anlamda ‘hukuka aykırı’ ifadesi yer almaktadır. Kanun maddeleri birlikte irdelendiğinde, zarar gören hastanın kişilik değerlerine aykırılığı ispatladığı durumlarda ayrıca Medeni Kanun madde 24/2 anlamında hukuka aykırılığı ispatlamak zorunda değildir. Böylelikle hekim lehine olan hukuka uygunluk sebebini (uygulamada hastanın rızası) ispatlamak zorunda kalacaktır. Hekim hukuka uygunluk sebebinin varlığını ispat edemez ise, diğer şartlarında gerçekleşmesi halinde hekimin sorumluluğuna gidilebilecektir.

III.                Zarar

Tıbbi müdahalelerden doğan zarar hem maddi hem de manevi zarar olarak karşımıza çıkabilir. Zarar, sorumluluğu doğurma açısından bir şart olmasının yanında tazminat miktarının belirlenmesinde de önemli bir unsurdur. Zarar yoksa sorumluluk da yoktur. Zarar kavramı ile ilgili detaylı bilgi için web sitemizde yer alan ‘Tıbbi Müdahaleden Kaynaklanan Maddi Ve Manevi Zarar Kavramı’ başlıklı makalemize göz atabilirsiniz.

IV.                Uygun İlliyet Bağı

Tıbbi müdahale ile zarar arasında da uygun illiyet bağı tazminat sorumluluğu için gereklidir. Diğer bir deyişle zararın tıbbi müdahale nedeniyle meydana gelmesi gereklidir. Bu konudaki ispat yükü zarar gören hastaya düşmektedir.

V.                  Kusur

Hekim tıp ilminin imkânları ve kuralları dâhilinde hastanın sağlığına kavuşması için gerekli müdahaleleri yapmayı hekim-hasta arasındaki sözleşme ile üzerine almıştır, bu sözleşme vekâlet akdidir. Ancak yukarıda da değindiğimiz gibi hekimin hastanın sağlığına kavuşacağını garanti etme durumu söz konusu olamaz. Doğru ve eksiksiz tıbbi müdahale nedeniyle dahi komplikasyonların meydana gelmesi mümkün olabilir.

Haksız fiilden dolayı hekimlerin sorumluluğunda son ve psikolojik ya da sübjektif şart olarak nitelendiren unsur hekimin tıbbi müdahalede kusurlu olmasıdır.

Hekimin kusuru, her ne kadar sorumluluğun sübjektif şartıysa da, sorumluluk hukuku açısından objektifleştirilmiştir. Bu anlamda ortalama bir hekimin davranışı esas alınır. Ancak bu halde hekimin pratisyen hekim olması ile uzman bir hekim olması arasında fark olduğu gibi; hekimin bir sağlık ocağında çalışan bir hekim olmasıyla bir devlet hastanesi ya da bir araştırma hastanesinde çalışan bir uzaman hekim olması arasında da fark vardır. Hatta bölgesel gelişmişlik düzeyi dahi kusurun objektifleştirilmesinde dikkate alınmalıdır.

Hekimin kusuru yani gerekli dikkat ve özeni göstermediği her türlü delille, tanık ve bilirkişi raporları ile kanıtlanabilir. Sorumluluk hukukunda kusur karşımıza kast, ağır ihmal ve hafif ihmal olarak çıkmaktadır.

Tazminat sorumluluğunun doğması için kusurun bu üç halinden birinin olması yeterlidir. Hafif ihmali dahi olsa hekim, doğan zarardan sorumludur. Kusurun en ağır hali kast hekimin zararlı sonucu doğuracak tıbbi müdahaleyi bilerek ve isteyerek yapmasıdır. Ağır ihmal ise, her hekimin, mesleki kariyerine göre objektifleştirilerek bilmesi gereken en basit ve temel mesleki kurallara dikkate etmemesidir. Bir uzaman hekimin, bir pratisyen hekimin dahi bileceği bir meslek kuralını dikkate almayarak hastaya zarar vermesinde ağır ihmali vardır. Hafif ihmalde ise, somut olayda çok dikkatli ve özenli olarak mesleğini icra eden kişilerden beklenecek davranışın müdahalede bulunan hekim tarafından gösterilmemesi söz konusudur. Başarılı bir açık kalp ameliyatının sonunda cerrahın, ameliyat dikişini özensiz olarak yapması halinde yaranın kanaması ve tekrar dikişin yapılmasının gerekmesi halinde hafif kusuru vardır.

Kusurun derecesinin sorumluluğun doğması açısından önemi yoksa da, tazminat miktarının belirlenmesindeki diğer faktörler yanında belirleyici olduğu aşikârdır. Yukarıda sayılan hususların gerçekleşmesi halinde hekim, zarar gören hastanın hem maddi hem de manevi zararını tazmin etmek zorundadır. Hekimin kamu kurumunda ya da özel bir kurumda çalışıyor olması onun tıbbi müdahaleden dolayı hastaya karşı kusurlu sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

Av. Tuğsan YILMAZ