Title: Arabuluculuk Düzenlemesi Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Feb 5
Rating: 5.0

Sosyal, ekonomik, bilimsel, kültürel ve insana dair her alanda baş döndürücü bir hız ile artan gelişmelerin yaşandığı günümüzde etkileşimler de doğru orantılı olarak artmaktadır. Bu gelişim ve etkileşimlerin doğurduğu birçok olumlu olay ve olguların yanında birtakım uyuşmazlıklarda baş göstermektedir.

Kişiler arası yaşanan uyuşmazlıkların günümüzde insani usullerle çözülmesi gerektiği istisnaya yer vermeksizin mutlak bir uzlaşmadır. Tarihsel süreç içerisinde yaşanmış ve bir daha yaşanmaması umut edilen insanlık dışı çözüm yolları, özellikle II. Dünya Savaşı’ ndan alınan dersler ile terk edilmeye başlanmış, devletlerin evrensel insan haklarını kendi iç hukukları bünyesinde kodifiye etmeleri sonucu devlet mahkemeleri güven ve koruma kuruluşları haline gelmiştir.

Kişiler arası çıkan uyuşmazlıklar en temel haliyle idari, cezai ve hukuki olarak üçe ayrılmıştır ve bunların en temel çözüm yeri de devlet mahkemeleridir. Ancak günümüzde yaşanan gelişim ve etkileşimlerin yeni türde uyuşmazlıklar çıkarması, mevcut devlet mahkemelerinin gerek yöntemsel gerek zamansal aksaklıklar yaşamasına sebebiyet vermektedir. Uyuşmazlıkların daha hızı daha etkili çözülmesi ve devlet mahkemelerinin iş yükünün azaltılması amacıyla alternatif çözüm yollarının bulunması, kullanılması ve daha da etkin hale getirilmesi kaçınılmaz olmuştur.

Özellikle hukuk uyuşmazlıklarında alternatif çözüm yollarına başvuru yolları daha geniş bir uygulama alanı bulmakla birlikte idare ve ceza uyuşmazlıklarında da alternatif çözüm yollarına başvuru mümkündür.

Alternatif çözüm yollarının, yargılama erkini tekelinde bulunduran devlet mahkemelerinin yetkisini gasp veya sarsma amacı bulunmayıp bu yolları kullanmak devlet mahkemelerine başvuruyu engelleyici değildir. Ülkemizde 22/06/2012’de yürürlüğe giren Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu bu yönden eleştiriler almış, ancak bu Kanun’un iptali için açılan davada Anayasa Mahkemesi alternatif bir çözüm yolu olan arabuluculuğa başvurunun “kişileri hak arama özgürlüğünden yoksun bırakmayacağı, kişilerin Devlet mahkemeleri ile olan irtibatını koparmayacağı, hakkın hukuk dışı yollarla korunması gibi bir durumun mevcut olmayacağı” gerekçeleriyle başvuruyu kabul edilebilir bulmamıştır. (AYM, 10/07/2013, 94/89. RG: 25/01/2014 S. 28893)

Ülkemizde özellikle hukuk uyuşmazlıklarında yerini bulmuş en yaygın alternatif çözüm yolları şunlardır:

Arabuluculuk

-Tahkim

-Müzakere

Hukuk düzeni içerisinde uyuşmazlık yaşayan kişiler esasen doğrudan devlet mahkemelerine ya da alternatif çözüm yollarından birine başvurmakta serbesttirler. Ancak bazı hallerde alternatif çözüm yollarına öncelikli olarak başvurmak zorunlu kılınmışken birtakım hallerde de bu alternatif çözüm yollarına başvuru yasaklanmıştır. Örneğin; aile içi şiddet olaylarının çözümü, HUAK m. 1/II uyarınca arabuluculuk ile çözümlenmeye müsait olmayıp Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da belli bir limite kadar olan uyuşmazlıklar ile Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunu’ndan doğan uyuşmazlıklarda devlet mahkemelerinden önce tahkime başvuru zorunluluğu vardır. Bu tip gerekli ve amaçsal istisnalar dışında, alternatif çözüm yolları Devlet mahkemelerinin erkine etki etmemekte, etkinliğini azaltmamaktadır.

 

Hukuk Uyuşmazlıklarında Genel Olarak Arabuluculuk

Arabuluculuk Sözleşmesi

Devlet mahkemesinden bir uyuşmazlığın çözümünü talep etmek için izin veya anlaşmaya gerek yoktur. Ancak uyuşmazlığın arabulucu marifeti ile çözülebilmesi için mutlaka tarafların anlaşması ve bu anlaşmanın arabuluculuk faaliyeti sonuna kadar varlığını sürdürmesi gerekmektedir.

Arabuluculuk sözleşmesinin taraflar arasında gelecekte doğabilecek bir uyuşmazlık için de yapılması mümkündür.

Devlet mahkemesinde dava açıldıktan sonra arabulucuya başvurmak mümkün olmakla birlikte bu aşamada ikili bir ayrım yapmak lazımdır:

1-) Ön inceleme aşamasında, hâkimin tarafları sulhe ve arabuluculuğa sevk etmesi kanuni bir zorunluluktur. Bu aşamada tarafların derhal arabuluculuğa başvurabilmeleri mümkündür.

2-) Ön incelemeden sonra da tarafların her aşamada arabuluculuğa başvurabilmeleri mümkün olmakla birlikte hâkimin bu yönde teşvik etme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Hukuk yargılamasına hâkim olan tasarruf ilkesinin sonucu olarak, taraflar dava açmakta özgür oldukları gibi bu davayı devam ettirmek de kendi tasarruf alanlarında olacaktır. Dava devam ederken tarafların arabulucuya başvurması halinde, dava en fazla üç ay ertelenecektir.

Arabulucuya başvurmak hususunda anlaşan taraflar, Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın yayımladığı listeden istedikleri bir arabulucuyu seçebileceklerdir.

Arabuluculuk faaliyetinin başlayabilmesi için tarafların, arabulucu ile bir sözleşme imzalamaları gerekmektedir. Bu sözleşme maddi hukuk sözleşmesi niteliğinde olup arabulucu, arabuluculuk faaliyetini özenle, gizlilik ilkesine riayet ederek ve şahsen yerine getirmeyi; taraflar ise tüm bu hususlar için arabulucuya bir miktar ara ödemeyi taahhüt etmiş olurlar.

Arabuluculuk sözleşmesini tarafların imzalaması lazımdır. Taraf imzası olmaksızın sözleşme geçerlilik kazanmayacaktır.

Her maddi hukuk sözleşmesinde olduğu gibi arabuluculuk sözleşmesinde de en temel unsur, sözleşmenin ne olduğunun belirlenmesi en azından belirlenebilir olmasıdır. Yani tarafların mezkûr sözleşmede hangi uyuşmazlığın çözümü için faaliyet gösterecekleri sözleşmeden anlaşılmalıdır.

Arabulucu, yürüttüğü faaliyet dolayısıyla taraflar ücret ve yaptığı masrafları ayrıca bu kalemler için avans da talep edebilecektir. Sözleşmede arabuluculuk ücreti kararlaştırılmamış ise faaliyetin sona erdiği tarihteki yürürlüğü bulunan Arabulucu Asgari Ücret Tarifesi’ne göre bu ücret belirlenir. Arabuluculuk ücreti, aksi kararlaştırılmadığı sürece taraflarca eşit olarak ödenecektir.

Arabuluculuk Faaliyetine Uygun Olan Uyuşmazlıklar Nelerdir?

Arabuluculuk ile çözüme kavuşturulabilecek uyuşmazlıklar mevzuatımızda tahdidi olarak sayılmamış, ancak bir çerçeve çizilmiştir:

Özel hukuk uyuşmazlıkları için arabulucuya başvuru yapılması mümkündür.

-Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıklar arabulucuya taşınabilir.

-Kanunların arabulucuya başvurmakta yasak getirmemiş olması lazımdır.

Bu doğrultuda örnek vermek gerekirse; eşlerin boşanma kararı, mutlak olarak mahkeme tarafından verilmelidir, arabulucunun bu yönde karar vermesi mümkün değildir. Ancak arabulucunun devreye girerek boşanma sonucu tarafların mal rejimine dair faaliyet yürütmesi mümkün olabilecektir. Ne var ki, velayet kamu düzenine ait olduğu için bu hususta da karar vermek mahkemenin tekelindedir.

HMK’da sayılan çekişmesiz yargı işlerinin büyük bir çoğunluğu kamu düzenini ilgilendirdiği için bunların da çözümü mahkemede olacak, arabulucu devreye giremeyecektir.

HUAK m. 1/II’nin son cümlesi, aile içi şiddete dair uyuşmazlıkların arabulucu faaliyeti ile çözümlenmesi imkanını tanımamıştır.

Belirtmek gerekir ki yabancılık unsuru içeren uyuşmazlıklar, diğer şartları sağlaması halinde arabuluculuğa elverişlidir.

Arabuluculuk Faaliyetlerine Hakim Olan İlkeler

İradi olmak: Arabuluculuk faaliyetine, HMK’daki tasarruf ilkesinin yansıması olan gönüllülük ilkesi hakimdir. Ayrık haller saklı kalmak kaydı ile arabulucuya başvurmak, bu süreci devam ettirmek ve sona erdirmek tarafların iradesine tabidir.

Eşitlik: Arabuluculuk barışçıl bir çözüm yoludur. Temel felsefesinde kazan/kazan anlayışı vardır. Bu anlayışın sağlanabilmesi için taraflar süreç boyunca eşit hak ve yükümlülüklere sahip olacaktır.

Arabulucu, taraflara olan eşitliğinde şüpheye düşerse bu durumu derhal taraflara bildirmelidir. Ancak taraflar yine de mezkûr faaliyete devam etmek isterlerse, arabulucu çekilmek zorunda kalmayıp devam edebilir.

Gizlilik: Devlet mahkemelerinde yargılamanın kamuya açıklığı esas olmakla birlikte, bu anlayış arabuluculuk faaliyetinde tersine dönmektedir. Arabuluculuk faaliyetine katılan herkes, bu süreçte elde ettiği bilgi ve belgeleri gizli tutmakla yükümlüdür.

Arabuluculuk faaliyetinin gizliliğini ihlal ederek kişinin hukuki menfaatini zedeleyen kimse, şikâyet üzerine altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Failin arabulucunun kendisi olması durumunda, disiplin hükümleri de uygulanabilecektir.

Beyan ve belgelerin kullanılmaması: Gizlilik ilkesinin uzantısı durumundadır. Arabuluculuk faaliyetinin konusu hakkında hukuk davası açılması ya da tahkim yoluna başvurulması halinde öncelikle HUAK m. 5/I hükmünde sayılan belgelerin ve devamla arabuluculuk faaliyeti sürecinde elde edilmiş bilgi ve belgelerin delil olarak kullanılamayacağını ifade etmektedir.

HUAK m. 5/I’de sayılan kalemler şunlardır:

Taraflarca yapılan arabuluculuk daveti veya bir tarafın arabuluculuk faaliyetine katılma isteği.

-Uyuşmazlığın arabuluculuk yolu ile sona erdirilmesi için taraflarca ileri sürülen görüşler ve teklifler.

-Arabuluculuk faaliyeti esnasında, taraflarca ileri sürülen öneriler veya herhangi bir vakıa veya iddianın kabulü.

-Sadece arabuluculuk faaliyeti dolayısıyla hazırlanan belgeler.

Belirtmek gerekir ki ilgili hukuk veya tahkim yargılamasında arabuluculuk faaliyetini yürütmüş bulunan arabulucunun tanık olarak dinlenmesi, taraflardan birinin avukatı olarak yer alması mümkün değildir.

HUAK m. 5/I’de sayılan belgeler idari makam, hakem heyeti veya mahkeme tarafından istenemez. Bunun iki temel istisnası vardır ki birincisi Kanun’un emredici hükümleri ikincisi ise arabuluculuk faaliyetinin başarılı şekilde neticelenmesi halinde anlaşmanın uygulanması ve icrası için gerekli kadar olan kısmının açıklanmasıdır.

HUAK m.5/I’de sayılan belgeler, delil olarak ibraz edilse dahi bunlar hükme esas alınamaz.

HUAK m. 5 düzenlenmesinden yola çıkarak, arabuluculuk faaliyeti boyunca kullanılmış bilgi ve belgelerin gizli saklanması kuralı mutlak yorumlanmamalıdır. Şöyle ki arabuluculuk faaliyeti öncesinde de tarafların elinde olan bilgi ve belgelerin kullanılması mezkûr yasağın dışındadır.

Arabuluculuk Görüşmelerinde Kimler Bulunabilir?

Arabuluculuk faaliyeti asgari olarak üç kişinin katılımı ile yürütülür: bir arabulucu ve iki taraf. Arabuluculuk faaliyetinde ikiden fazla tarafın bulunması mümkündür.

Taraflar bizzat yahut vekilleri aracılığıyla katılabilirler, fakat arabulucunun bizzat toplantıda hazır bulunması şarttır.

Arabuluculuk faaliyetinde kendini avukat ile temsil ettirmek isteyen kişi, avukatına vekaletnamede bu hususta özel yetki tanımalıdır.

Daha hızlı ve verimli sonuçların alınabilmesi için arabuluculuk görüşmelerine yalnızca arabulucu ile tarafların katılması esastır. Ancak uyuşmazlığın türüne göre üçüncü kişilerin de gizlilik ilkesini ihlal etmemek koşulu ile hazır bulunmaları mümkündür.

Arabuluculuk Toplantılarının Yürütülmesi

Mahkeme ve tahkim yargılaması mevzuatta gösterilen kurallar dairesinde yürütülür, ancak ivedilik ve pratiklik amaçlı olan arabuluculuk toplantılarında katı usul kuralları uygulanmaz. Bu minvalde, hukukun genel ilkelerini ihlal etmemek şartı ile taraflar arabuluculuk toplantısının yöntem ve şeklini serbestçe kararlaştırabilirler.

Arabuluculuk faaliyeti temel üç aşamadan oluşur:

-Açılış toplantısı

-Müzakere aşaması

-Sonlandırma

Açılış toplantısı: Faaliyetin en başında arabulucu ile tarafların bir araya geldiği, arabulucunun uyuşmazlık ve süreç hakkında tarafları aydınlattığı, onların görüş ve taleplerini edindiği aşamadır.

Arabulucu seçildikten sonra mümkün olan en kısa sürede taraflar toplantıya davet edilir. Pratiklik ve ivedilik amaçlı olunduğundan davetin Tebligat Kanunu hükümlerince yapılması şart olmayıp en kolay yöntem seçilir.

Arabulucu ilk toplantıda arabuluculuk unvanını da belirterek kendisini tanıtır ve sürecin işleyişi hakkında tarafları aydınlatır. Devamla taraflardan uyuşmazlık hakkındaki bilgi ve ayrıntıları dinler.

Müzakere aşaması: Bu aşamada arabulucu, taraflarla ayrı ayrı ve birlikte görüşmeler sağlar. Burada dikkat edilmesi gereken husus, arabulucunun taraflara eşit mesafede durmasıdır.

Bu aşamada arabulucu, tarafları ortak bir zeminde birleştirmektir. Arabulucunun asla bir karar verme yetkisi yoktur.

Arabuluculuk faaliyeti hüküm tesis etme üzerine kurulmadığı için ispat faaliyetine de girişilmesi mümkün olmayacaktır. Bu doğrultuda arabulucunun bilirkişi atama, tanık dinleme, keşif gibi yetkileri bulunmamaktadır.

Sonlandırma: Arabuluculuk faaliyeti sonunda mahkemede olduğu gibi bir hüküm kurulmaz; tarafları asgari müşterekte buluşturarak kazan/kazan ilkesi ile görüşmelerin nihayete erdirilmesi amaçlanır.

Arabuluculuk faaliyetlerinin niteliği gereği saat ve gün ile hesaplanacak kadar kısa sürede sonuçlandırılması amaçlanır.

Arabuluculuk faaliyetinin başlamasından sonlanmasına kadar geçen sürede zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemeyecektir.  Böylelikle mahkemeye ya da tahkime başvurma hususunda ortaya çıkabilecek sorunlar da bertaraf edilmiş olacaktır.

Arabuluculuk Faaliyetinin Sona Ermesi

Tarafların anlaşmaya varması

            -Taraflara danışıldıktan sonra arabuluculuk faaliyetinden verimli sonuç alınamayacağının anlaşılması

            -Taraflardan birinin arabuluculuk faaliyetinden vazgeçmesi

            -Uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli bir yöntem olmadığının anlaşılası

            -Tarafların anlaşarak arabuluculuk faaliyetini sonlandırması

Arabuluculuk faaliyeti her ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın işbu durum tutanak altına alınır. Tutanağın asgari unsurları, faaliyetin nasıl sonuçlandığı ve arabulucunun imzasıdır. Tarafların da tutanağı imzalaması esasen gerekli olup eğer imzadan imtina eden bir taraf olursa arabulucu bu durumu da tutanağa şerh düşer. Zorunlu unsurlar dışında taraflar dilerlerse, arabuluculuk konusu dışındaki hususların da imza altına alınmasını isteyebilirler.

Tutanağın şekli konusunda bir şart bulunmamaktadır.

Dava açıldıktan sonra taraflar arabulucuya başvurmuşlar ve olumlu sonuçlandırmışlarsa, dava konusuz kaldığından hüküm tesis etmeye de gerek kalmayacaktır.

Arabuluculuk faaliyetinin olumlu sonuçlanması halinde tanzim edilen tutanak duruma göre farklı usullerle ilam niteliğini haiz olacaktır:

-Adi senet niteliğinde düzenlenmiş mezkûr tutanak, icra edilebilirlik şerhi alınması ile ileride doğabilecek uyuşmazlıkta kesin delil olarak kullanılabilecektir.

İcra edilebilirlik şerhi, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuşsa arabuluculuk faaliyetinin yürütüldüğü yer sulh hukuk mahkemesinden, dava açıldıktan sonra başvurulmuşsa davayı gören mahkemeden alınacaktır.

İcra edilebilirlik şerhi verilmesi çekişmesiz yargı işi olduğu için dosya üzerinden karar verilecektir. Ama aile hukukuna dair arabuluculuk tutanaklarında bu şerhin verilmesi için tarafların dinlenmesi şarttır.

Mahkeme icra edilebilirlik şerhi verirken, işin esasına giremeyecek yalnızca uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişliliğini ve icra edilebilirliğini değerlendirebilecektir. Mahkemenin yaptığı inceleme sınırlı olacağından ötürü, maddi hukuk anlamında kesin hüküm teşkil etmeyecektir.

Mahkemenin verdiği bu karar kanun yollarına taşınabilir.

-Düzenleme şeklinde noter senedine bağlanmışsa tutanak, ilam niteliğinde olacaktır.

-Taraflar avukatlarının katılımı ile arabuluculuk faaliyeti yürütülmüş ve taraflar ile avukatların imzalarını birlikte içeren arabuluculuk tutanağı icra edilebilirlik şerhi almaya gerek kalmaksızın ilam niteliğinde olacaktır. (Avukatlık Kanunu m. 35/A)

İş Davalarında Zorunlu Arabuluculuk

Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvurmak ihtiyari bir meseledir. Ancak gelişen toplumsal olaylar neticesinde birtakım uyuşmazlıkların giderek artması sonucu Devlet mahkemelerinin iş yükünün çoğalarak gerek zamansal gerekse yöntemsel olarak işlemesinde aksaklıkların boy göstermesi ve bu sebeple de hukuki himaye talep edenlerin bu yöndeki mağduriyetlerinin önlenmesi maksadıyla Kanun, mezkur uyuşmazlıkların çözümü için öncelikle alternatif çözüm yollarını şart koşmuş olabilir. Ancak belirtmek gerekir ki bu zorunlu başvurular, sonradan Devlet mahkemesine erişimi engelleyici nitelikte değildir.

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, 25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Bu Kanun’un getirdiği birçok önemli yenilik yanında devrim niteliğinde sayılan zorunlu arabuluculuk Türk hukukunda önemli tartışmaları da beraberinde getirmiştir.

7036 sayılı Kanun m. 3’te iş davalarında zorunlu arabuluculuk hüküm altına alınmış ve istisnai haller dışında da zorunlu arabuluculuğun bir dava şartı olduğu belirtilmiştir.

HUAK Kapsamındaki Arabuluculuk İle 7036 sayılı Kanun Kapsamındaki Zorunlu Arabuluculuk

Arabuluculukta Zorunluluk ve İhtiyarilik

HUAK ile 7036 sayılı Kanun kıyaslamasında en temel fark, HUAK’ın düzenlemesindeki arabuluculuğun ihtiyari, 7036 sayılı Kanun düzenlemesindeki arabuluculuğun ise mecburi olmasıdır. Hatta istisnai haller saklı kalmak üzere, iş davalarında 01/01/2018 tarihinden başlayarak sonradan açılacak olan iş davalarında öncesinde arabulucuya başvuru yapmış olmak dava şartı olarak aranmıştır.

İş Mahkemelerinde Arabuluculuk Olmaksızın Dava Açılabilen Haller

HUAK hükümlerince “taraflarca üzerinde serbestçe tasarruf edilebilecek ve kanunlarla yasaklanmamış özel hukuk uyuşmazlıkları” için arabulucuya başvurmak mümkündür.

7036 sayılı Kanun m. 3/I’e bakıldığında ise “bireysel ve toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talepleriyle açılacak davalar öncesi” arabulucuya başvuru zorunlu kılınmış olup işçi-işveren arasındaki diğer uyuşmazlıklarda HUAK hükümlerince arabulucuya başvuru mümkün olacaktır.

7036 sayılı Kanun m. 3/III hükmünde “iş kazası ve meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davaları hakkında arabulucuya başvuru şartı” aranmamıştır.  Bu düzenleme ise, genel kanun niteliğindeki HUAK’ın arabuluculuğa elverişli uyuşmazlık düzenlemesine dayanmaktadır. HAUK m.1/II’de üzerinde serbestçe tasarrufta bulunulabilecek özel hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk faaliyeti ile çözümlenebileceği hüküm altına alınmıştır. AHİS, Anayasa ve TMK hükümlerince mutlak olarak korunan vücut bütünlüğü ve sağlığı, kişinin üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir husus olmadığından ötürü iş kazası ve meslek hastalıklarından doğan uyuşmazlıklar, arabuluculuğa elverişi değildir.

Hizmet tespiti, yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti gibi SGK uyuşmazlıkları da zorunlu arabuluculuk kapsamı dışında tutulmuştur. Zira SGK uyuşmazlıkları her ne kadar özel hukuk kapsamında yer alsa da kamusal yönü ağır basan türdendir.

Arabuluculukta Yetki

HUAK kapsamındaki arabuluculuk faaliyetinde coğrafi olarak bir yetki düzenlemesi mevcut değildir.

7036 sayılı Kanun m. 3/V’te başvurunun karşı tarafın yerleşim yeri yahut işin görüldüğü yerdeki arabuluculuk bürosuna yapılacağı belirtilmiştir. Arabuluculuk bürosu bulunmayan yerlerde mezkur başvuru, görevlendirilmiş mahkeme yazı işleri müdürlüğüne yapılacaktır.

Devlet mahkemelerinde olduğu gibi arabuluculuk bürosunun yetkisine itiraz etmek mümkündür, ancak arabulucu yetkisizliği re’sen dikkate alamaz. Arabuluculuk bürosunun yetkisine itiraz etmek isteyen taraf, en geç ilk toplantıya kadar yerleşim yeri ve işin görüldüğü yere dair evrakları sunmak zorundadır. Bunun üzerine arabulucu, dosyayı derhal bağlı bulunduğu büronun olduğu yer sulh hukuk mahkemesine gönderir ve mahkeme yetki itirazını harç almaksızın kesin olarak karara bağlar.

Arabulucunun Seçimi

Her iki kanun düzenlemesinde de arabulucuyu seçme konusunda serbesti tanınmıştır. Şu kadar ki 7036 sayılı kanun m. 3/VI düzenlemesinde, taraflar arabulucu seçiminde anlaşamazlar ise arabuluculuk bürosu re’sen bir atama yapacaktır.

Arabuluculukta Uyuşmazlığın Çözüm Süresi

 HAUK düzenlemesine göre, uyuşmazlığın kesin olarak tamamlanması için ön görülmüş bir süre söz konusu değildir. Önemli olan uyuşmazlığın türüne göre en makul sürede çözümün üretilmesidir ki bu süreler çoğunlukla saat ve gün olarak hesaplanacak türdendir.

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/X hükmünce, arabulucu atanmasından itibaren üç hafta içerisinde ilgili uyuşmazlığı çözmekle yükümlü olup bu süre zorunlu hallerde en fazla bir hafta uzatılabilecektir.

Yetki itirazının olduğu hallerde; itiraz reddolmuş ise, aynı arabulucu yeniden görevlendirilir ve mezkur üç haftalık sürede yeni görevlendirme tarihinden itibaren başlar. Yetki itirazı kabul olmuş ise, kabul tarihinden itibaren bir hafta içinde yetkili büroya başvurulabilir. Bu takdirde yetkisiz büroya başvuru, başvurma tarihi olarak kabul edilir.

Arabuluculukta Toplantılara Katılma Ve Devam Ettirme

HUAK kapsamındaki arabuluculuk, gönüllülük esasına dayanır ve bu faaliyeti devam ettirip ettirmemek tarafların iradesine bağlıdır.

7036 sayılı Kanun düzenlemesine göre, arabuluculuk faaliyetine katılmak ve devam ettirmek zorunlu olup geçersiz bir mazeret olmaksızın toplantılara katılamamak m. 3/XII’de yaptırıma bağlanmıştır. Buna göre, taraflardan biri ilk toplantıya katılmaz ve faaliyetin sona ermesine sebebiyet verirse, yapılacak yargılama sonunda kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderlerine mahkum edilir ve lehine vekalet ücretine hükmedilemez. Her iki taraf da katılmaz ise, yaptıkları yargılama giderleri tarafların üzerine bırakılır.

Arabulucu Ücretinin Ödenmesi

HUAK düzenlemesinde, aksi kararlaştırılmamışsa arabulucu ücreti taraflarca eşit olarak ödenir.

7036 sayılı Kanun düzenlemesinde de bu esas geçerlidir.

Arabuluculukta Toplantılara Birlikte Katılma Zorunluluğu

HUAK düzenlemesinde, arabuluculuk toplantılarına katılması esas olan kişiler arabulucu ve taraflardır. Uyuşmazlığın türüne toplantıya katılacak kişiler, arabulucu ve taraflarca müşterek olarak karara bağlanabilir. Şahsi meselelerden kaynaklı uyuşmazlıklarda tarafların eş, dost ve diğer yakın çevresi; teknik konulardaki uyuşmazlıklarda ise alanında uzman kişilerin katılması mümkündür. Ama unutmamak gerekir ki bu kişilerin vasfı bilirkişi olarak nitelendirilemez.

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m. 3/XV’e göre, HUAK düzenlemesindeki genel kural geçerli olmak üzere, işe iade talepli bir uyuşmazlığın çözümünde asıl iş veren ile alt iş verenin toplantıya birlikte katılmaları ve iradelerinin birbirine uygun olması aranır.

Arabuluculukta Zamanaşımı Ve Hak Düşürücü Süreler

Her iki kanun düzenlemesine göre, arabulucuya başvurma anından ve arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi anına kadar ilgili zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez.

Arabuluculuk Toplantılarında Avukatla Temsil

Her iki kanun kapsamındaki arabuluculuk toplantısına şahsen veya vekil aracılığıyla katılım mümkündür.

Genel Kanun – Özel Kanun Ayrımı

Her iki kanunun amacı düşünüldüğünde kaçınılmaz olarak anlaşılacaktır ki HUAK, 7036 sayılı Kanun m. 3’e göre genel düzenleme niteliğindedir. Bu sebepten ötürü, istisnai haller dışında iş uyuşmazlıkları öncesi arabuluculuk faaliyeti için 7036 sayılı Kanun hükümleri uygulanacak, bu hükümde boşluk bulunan haller için de HUAK hükümleri kıyasen uygulama alanı bulacaktır.

İş Mahkemelerinde Zorunlu Arabuluculuğa Genel Bir Bakış ve Sonuç

Gerek iş hayatının hızla gelişmesi ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların da orantılı olarak artması gerekse de hak arama bilincinin işçi ve işverenlerce benimsenmesi sebepleriyle iş uyuşmazlıkları da artış göstermiştir. Teknik ve personel sayısının eksikliği, işin niteliği ve sair nedenlerle de bu uyuşmazlıkların çözümü geniş zaman almakta ve hukuki himaye edenlerin beklentileri de tam olarak karşılanamamaktadır.

Kanunkoyucu tüm bunların önüne geçmek için daha hızlı ve çözüm odaklı bir yöntem olan arabuluculuğu iş uyuşmazlıklarında zorunlu hale getirmiştir.

7036 sayılı Kanun m. 3 hükmünce getirilen düzenleme ile istisnai haller dışında iş mahkemesinde dava açmadan önce zorunlu arabulucuya başvurmak dava şartı haline gelmiştir. Bu doğrultuda; eğer taraflar arabuluculuk faaliyeti sonucu anlaşmaya varmışlarsa bu anlaşma dahilinde edimlerini yerini getireceklerdir. Ancak tarafların anlaşamaması ihtimalinde, son toplantı tutanağının aslı veya arabulucu tarafından onaylanmış bir sureti dava dilekçesine eklenmelidir. Aksi halde hakim, eksikliğin giderilmesi için bir haftalık kesin süre tanınır, giderilmediği takdirde davanın usulden ret edileceği ihtarı yapılır.

Zorunlu arabulucuya başvurma süresi, dava açma süresiyle paralel olarak düzenlenmiştir. Bu doğrultuda; işe iade davalarında fesih tarihinden itibaren bir ay içerisinde, işçi alacaklarında da fesih tarihinden itibaren alacak türüne ve zamanaşımı süresine göre  arabulucuya başvurmak gereklidir.

Toplumumuzda iş uyuşmazlıklarının ciddiyeti ve hassasiyeti göz önüne alındığında, daha hızlı ve pratik bir çözüm yolu olan arabuluculuğun zaman içerisinde yargı düzenimize yerleşmesi yaşanan uyuşmazlığın taraflarını daha tatmin edici olacak, adalet inancı artacak ve ilgili uyuşmazlıktan doğabilecek artçı hukuki süreçlerin önüne geçilmesine imkan sağlanacaktır.