Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Dec 7
Rating:
İhtiyaç sahipleri çeşitli nedenlerle, kamu gücünün kontrolü olmaksızın faiz karşılığı ödünç para almaktadır. Ancak alınan bu ödünç paranın ödenmemesi kişiyi kontrolsüz bir borç batağına sokmakta ve çeşitli yaptırımlara neden olmaktadır. Bu nedenle ülkemizde, kamu denetiminden uzak izinsiz faiz karşılığı para verilmesi yasaklanmıştır.
Tefecilik Suçu
Türk Ceza Kanunu uyarınca kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para vermek fiili tefecilik suçu kapsamında cezalandırılmaktadır. Maddenin gerekçesine bakacak olursak; Faiz veya başka bir namla da olsa kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesi, tefecilik suçunu oluşturur. Tefecilik suçu, iktisadi hayatımızda, “senet kırdırma” denen usulle de işlenebilir. Örneğin henüz vadesi gelmemiş bir bononun vadesinden önce başkasına verilerek karşılığında bono üzerinde yazılı meblağdan daha az bir paranın alınması durumunda tefecilik suçu oluşur. Çünkü bu durumda bononun el değiştirmesi, kişiler arasında doğmuş olan bir alacak borç ilişkisine dayanmamaktadır. İfade yerinde ise, bu durumlarda, birer ödeme aracı olan bononun veya çekin kendisi satılmakta ve satın alınmaktadır. İzlenen suç politikası gereğince, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi tefecilik suçu nedeniyle cezalandırılmaktadır. Buna karşılık, ödünç para alan kişi cezalandırılmamaktadır.
Tefecilik suçu, TCK Özel Hükümler kitabı, Topluma Karşı Suçlar kısmı ve Ekonomi, Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlar başlıklı bölümünde düzenlenmiştir. Tefecilik suçuyla çaresizlik içinde para alan bireylerin birçok menfaati ihlal edilmekte, kamu düzeni ve rekabet mekanizmasının işleyişi zarar görmekte, devletin faiz politikaları sekteye uğramaktadır. Bu nedenle ekonomik düzen dolayısıyla toplum korunmaya çalışılan değerlerdir.
Tefecilik suçunun konu unsuru kazanç elde etmek maksadıyla başkasına ödünç olarak verilen paradır. Türk lirası veya döviz olabilir. Para dışındaki diğer eşyaların ödünç verilmesi suçu oluşturmaz. Ancak altın konusu doktrinde tartışmalıdır. Milli ziynet eşyalarının para hükmünde oldukları ve tefecilik suçuna konu olabileceğini ileri süren yazarlar bulunur. Buna karşın bu yorumun kanunilik ilkesine ve kıyas yasağına aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Yargıtay da altını suça konu olarak kabul etmemektedir.
Tefecilik suçuyla kazanç elde etmek maksadıyla başkasına ödünç para veren ‘tefeci’ cezalandırılmaktadır. Ödünç para alan kişi ise cezalandırılmaz. Suçun faili gerçek kişiler olabilir. Tefecilik faaliyetinde, varsa yararına haksız menfaat sağlanan özel hukuk tüzelkişileri hakkında tüzelkişilere özgü güvenlik tedbirine hükmolunur. Faaliyet izninin iptaline veya kazanç müsaderesine gidilebilir. Tefecilik suçunda mağdur tartışmalıdır. Bir görüşe göre yüksek faizle para almak zorunda kalan gerçek kişidir. Karşıt görüşe göreyse tefecilik suçu çok failli bir suçtur ve para alan da faildir ancak suç politikası gereği cezalandırılmamaktadır. Ödünç para alan kişiler suç hakkında şikâyette bulunabilir ancak açılan kamu davasına katılamaz. Ayrıca tefecilik eylemleri Maliye’nin ekonomik kayıplarına sebep verdiği için Maliye Hazinesi de yargılamaya müdahil olmalıdır.
Tefecilik Suçunun Unsurları
Tefecilik suçu bir hareket suçudur. Kazanç elde etmek maksadıyla başkasına ödünç para vermek bu suçun fiil unsurunu oluşturur. Failin parayı ihtiyaç sahibine vermesiyle suç tamamlanır. Suçun işlendiği an paranın verilmesi anıdır. Suçun tamamlanması için failin parayı geri alıp almaması ya da bir kazanç elde etmesi şartı aranmaz. Hatta Yargıtay içtihatları uyarınca, ödünç alınan paranın vadesinde ödenmemesi halinde de suç oluşur. Ödünç verilen paranın karşılığında orantısızın kazancın elde edilip edilmemesi suçun oluşması bakımından önemli değildir. Zira suç sırf hareket suçudur.
TCK 241. Maddesinde tefecilik suçunun oluşması için bu eylemin meslek edinilmesi ve süreklilik arz edip etmemesi şart koşulmamıştır. Bu durumda kişinin yalnızca bir defa kazanç elde etmek maksadıyla başkasına borç para vermesi yeterlidir. Suçun süreklilik taşıması, meslek haline getirilmesi suçun içtima kısmında incelenmelidir. Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında uzun süre tefecilik suçunun oluşabilmesi için birden fazla kişiye sistemli ve sürekli biçimde faiz karşılığı para verilmesini gerekli kılmıştır (CGK, 25.09.2007, 2007/7-213, 2007/191). Güncel içtihatlardaysa durum değişmekte, suçun oluşması için bir kişiye ödünç para verilmesi yeterli görülüp, bu işin meslek haline getirilmesi aranmamakta, birden fazla kişiye karşı işlendiğinde içtima hükümleri devreye sokulmaktadır.
Failin kazanç elde etme maksadının belirlenmesi açısından verilen para ile alınan arasında bir orantısızlık bulunmalıdır. Para karşılığında alınan şey para olabileceği gibi menkul ya da gayrimenkul değerler de olabilir. Kazanç amacı taşımaksızın bir akrabaya ya da tanıdığa yardım amacıyla borç verilmesi bu suçu oluşturmaz.
Kişilerin Türk Lirası olarak verdiği parayı, değer kaybetme riski karşısında o günün değeri üzerinden altın ya da dövize endeksledikleri, ödünç alanın da vade günü altın ya da döviz üzerinden ödemede bulunduğu durumlarda tefecilik suçu oluşmaz. Örneğin kişi döviz kuru üzerinden 100 USD’a denk gelen 200 TL verdiğinde, ifa zamanı 250TL geri alabilir. Bu durumda bir faiz geliri söz konusu değildir.
Tefecilik suçu kredi kartı kullanmak suretiyle de işlenebilir. Gerçek bir satış yapılmasa da, satışı yapılmayan malın bedeli kadar para kredi kartı kullanılarak ödenmiş gibi gösterilmektedir. Satıcı (fail), kredi kartı sahibi ihtiyaç sahibi kişiye mal bedeli olarak çekilen paranın daha altında bir parayı nakit olarak vermektedir. Örneğin fail kredi kartından 500 TL’lik mal satmış gibi göstererek, alıcının kredi kartından parayı çekmekte, ancak karşılığında kendisine 400TL vermektedir. Yargıtay da failin işyerinde bir alışveriş yapılmadığı halde, kendisine başvuran kişilerin kredi kartlarıyla bir işlem yapılmış gibi para tahsil edilip karşılığında belirli kesintilerle nakit ödeme yapılmasını kazanç elde etmek maksadıyla başkasına ödünç vermek olarak adlandırmaktadır.
Madde gerekçesinde suçun ‘senet kırdırma’ denen usulle de işlenebileceği belirtilmiştir. Örneğin henüz vadesi gelmemiş bir bononun vadesinden önce başkasına verilerek karşılığında bono üzerinde yazılı meblağdan daha az bir paranın alınması durumunda tefecilik suçu oluşur. Çünkü bu durumda bononun el değiştirmesi, kişiler arasında doğmuş olan bir alacak borç ilişkisine dayanmamaktadır. İfade yerinde ise, bu durumlarda, birer ödeme aracı olan bononun veya çekin kendisi satılmakta ve satın alınmaktadır.
Tefecilik suçu kasten işlenebilen suçlardan olup taksirli hali kanunda düzenlenmemiştir. Kanun maddesinde ayrıca ‘kazanç elde etmek’ maksadı da arandığından, bu suçun oluşabilmesi için kastın dışında özel saik olarak ödünç para veren kişinin kazanç elde etme amacı taşıması da aranır. Bu yüzden tefecilik bir ‘amaç suç’tur. Kişinin kazanç amacı gütmeden akrabasına, eşine, dostuna yardım amaçlı verdiği ödünç para tefeciliği oluşturmaz. Ancak karşılığında faiz de bekleniyorsa tefecilik gündeme gelecektir. Kazanç elde etme maksadı şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya konulamadıysa, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gündeme gelecektir.
Tefecilik Suçunda Hukuka Uygunluk Nedenleri
Hukuka uygunluk nedenleri tipik fiili hukuka uygun hale getirip, failin cezalandırılmamasını sağlamaktadır. Tefecilik suçu bakımından ilgilinin rızası ve hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedenleri tartışılabilir.
İlgilinin rızası: Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez. Tefecilik suçunun niteliği gereği ödünç alanın rızası bulunur. Ancak bu rıza fiili suç olmaktan çıkarmaz. Çünkü suç topluma karşı işlenmektedir ve topluma karşı işlenen suçlarda ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedeni uygulanmaz.
Hakkın kullanılması: Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez. Bankacılık kanunu ve Finansal Kiralama, Faktöring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında faaliyetlerini yürüten kuruluşlar tarafından, kazanç elde etmek maksadıyla kredi verilmesi tefecilik suçu kapsamında değerlendirilmez.
Tefecilik Suçunun Cezası
Tefecilik suçunun soruşturması ve kovuşturması resen yapılır, takibi şikâyete bağlı değildir. Ödünç parayı alan kişi mağdur konumunda değildir ama şikâyet hakkı bulunur. Dolayısıyla sonradan şikâyetinden vazgeçmesi soruşturmaya etki etmez. Davaya bakma yetkisi suçun işlendiği yer mahkemesindedir. Tefecilik suçunun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis veya beş bin güne kadar adli para cezasıdır. Burada seçimlik ceza söz konusudur ve hakime takdir yetkisi tanınmıştır.
Av. Tuğsan YILMAZ
Diğer ceza hukuku alanındaki yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.
Merhabalar. Direk konuya gireyim.
Benim babam 2006 yılında kredi çekerek bir araba aldı. Taksitleri ödeyememeye başlayınca tefecilik yapan akrabasından faizi ile vermek şartıyla bir miktar aldı ve kredi borcunu ödedi. Fakat bu sefer de tefeciye ödeyemeyince tefeci olan şahıslar arabanın teslimini aldı. Şimdi babam vefat etti ve bu şahıslar mahkemelik olmuş.
Ben bu konuda neler yapabilirim? Ne yapmalıyım? Yardımcı olursanız sevinirim.
Bir tefeci başıma tebelleş oldu ve bu yazınızı okudum savcılığa gideceğim bilgilerinize teşekkür ederim
merhaba, 2015 yılında finans departmanında çalıştığım bir inşaat firmasında firmaya ait olan bazı paralar benim şahsi hesabıma geldi ve ben bu paraları çekip şirket hesabına yatırdım. Bu konu ile ilgili 2018 yılında vergi incelemesi geçirdim ve tarafıma vergi cezası yazıldı, çalıştığım şirket ilgili işlemler kendisine ait olduğu için bu cezayı ödedi. ancak verdi müfettişi tefecilik diye savcılığa bildirimde bulunmuş. bugün savcılıktan ifade için çağrıldım. bununla ilgili ne yapabilirim. ilgi paraların tarafımla herhangibir ilgisi olmayıp olmayıp, gelen paralar şirket hesabına yatırılmıştır.