Title: Evlilik Dışı Çocuğun ve İmam Nikahlı Kadının Hakları
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Sep 11
Rating: 5.0

TMK hükümlerince evlilik resmi nikâhla kurulur. Ancak toplumsal değerler, alışılagelmiş geleneklerle resmi nikâh dışı birliktelikler toplumda halen görülmektedir. Bu birliktelikle genelde imam nikâhı olarak adlandırılan ve hukuken geçerliliği olmayan bir sözde evlilik birliği doğuran kavramla gerçekleşmektedir.  Resmi olmayan birlikte yaşamdan yahut imam nikâhlı birlikteliklerden çocuklar meydana gelmekte, bu çocuklara evlilik dışı çocuklar denmektedir. Bir çocuk evlilik içinde doğduğunda koca otomatik olarak baba kabul edilir. Aksine iddianın kanıtlanması gerekir. Ancak evlilik dışında doğan çocuğun babaya bağlanabilmesi için o erkeğin çocuğun biyolojik babası olduğunun kanıtlanması gerekir. Bu kanıtlamaya gerek olmadan söz konusu baba evlilik dışı çocuğu ‘tanıyabilir’.

Evlilik Dışı Çocuğun Baba Tarafından Tanınması

Tanıma tek taraflı bir hukuki işlemdir ve kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Tanıyan kişinin gerçekten baba olmasıyla geçerlilik kazanır. Bu tanıma babanın nüfus memuruna, mahkemeye, notere veya konsolosluğa yazılı olarak başvurmasıyla mümkündür. Resmi senetle ya da vasiyetname ile çocuğun kendisinden olduğunu beyan edilir. Bu çocuğun başka bir erkekle soy bağı ilişkisi varsa bu bağ geçersiz kılınmadıkça tanıma mümkün olmaz. Bu çocuklar için tanıma senedi düzenlenemez. Düzenlenen senetler nüfus müdürlüklerince kayda alınarak tescil yapılmadan cumhuriyet savcılığına intikal ettirilir. Başka bir erkekle soy bağı ilişkisi bulunmuyorsa beyanda bulunulan nüfus memuru, sulh hâkimi, noter veya vasiyetnameyi açan hâkim tanımayı babanın ve çocuğun kayıtlı olduğu nüfus müdürlüğüne bildirir. Çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memuru ise tanımayı çocuğa, anasına, vesayet altındaysa vesayet makamına bildirir.

Çocuk henüz hiçbir aile kütüğüne bağlı değilse doğum formu düzenlenir, çocuk babanın soyadı ile baba hanesine tescil edilir. Çocuk annenin bekârlık hanesine kayıtlı ise bu hanedeki kayıt kapatılır. Baba soyadı ile babanın hanesine tescil edilir.  Bu tanıma senetleri aile kütüklerine işlenir. Tanıyan erkek yanılma aldatma korkutma sebebiyle tanımanın iptalini dava edebilir. İptal davası anaya, çocuğa karşı açılır. Bu dava açma iptal hakkının öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak 1 yıl herhalde tanımanın üzerinden 5 yıl geçmesiyle düşer. Ana, çocuk ve çocuğun ölümü halinde altsoyu, cumhuriyet savcısı, hazine ve diğer ilgililer tanımanın iptalini tanıyana, tanıyan öldüyse mirasçılarına karşı dava edebilir. Davacı tanıyanın baba olmadığını ispat yükü altındadır. Bu ispat yükü tanıyanın gebe kalındığı dönemde ana ile cinsel ilişkide bulunduğuna dair inandırıcı kanıtların getirilmesinden sonra doğar. Çocuğun dava hakkı ergin olmasından itibaren 1 yıl içinde düşer. Geçerli bir tanıma sonucunda evlilik dışı çocuk babanın resmi çocuğu konumunda olacaktır.

Babalık Davası

Baba konumundaki kişi her zaman evlilik dışı çocuğu tanımayabilir. Bu durumda babalık davası açılacaktır. Babalık davası çocuk ile baba arasındaki soy bağının mahkemece belirlenmesidir. Mahkeme sonucu verilen babalık hükmü yenilik doğurucu bir karardır ve herkese karşı etki doğuracaktır.  Mahkeme davalının gerçekten baba olup olmadığını yüz vücut benzerliği dâhil eldeki delillere ve özellikle DNA testlerine bakarak karar verir.  Erkeğin doğumdan önceki 300. Gün ile 180. Gün arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olması babalığa karine sayılır. Bu sürenin dışında olsa da gebe kalma döneminde davalının anayla cinsel ilişkide bulunduğunun ispatı babalığa karinedir. Erkek çocuğun babası olduğunun imkânsızlığını ya da başka bir erkeğin baba olma ihtimalinin kendisinden fazla olduğunu ispatlarsa karine geçerli olmaz. Bu karine özellikle DNA testinin mümkün olmadığı durumlarda kullanılır. Örneğin babanın ölmesi durumunda başvurulabilir. Ancak günümüzde gelişmiş DNA testleri babalık davalarının en önemli delilleri konumundadır. Eğer baba olduğunda karar verirse miras hakları ve aile hukukundan doğan hakları olacaktır. Bu davayı ana, çocuk veya kayyım açabilir. Dava babaya, baba öldüyse mirasçılarına karşı açılır. Babalık davası, cumhuriyet savcısına ve hazineye, ana tarafından açıldıysa kayyıma, kayyım tarafından açıldıysa anaya ihbar edilir. Babalık davası çocuğun doğumundan önce ya da sonra açılabilir. Ananın dava hakkı doğumdan başlayarak 1 yıl geçmekle düşer. Çocuğa doğumdan sonra kayyım atandıysa 1 yıllık süre atamanın kayyıma tebliğinde, kayyım atanmadıysa ergin olduğu tarihte işlemeye başlar. Babalık davası davalı babanın yerleşim yeri aile mahkemesinde görülecektir. Baba çocuğu tanımazsa anne için manevi bir ıstırap söz konusu olur. Ayrıca çocuğun bakımıyla tek başına ilgilenmesi anneye ciddi külfetler yükler. Bu yüzden babalık davası süresinde ya da ayrıca baba veya mirasçılarına karşı bazı taleplerde bulunabilir. MK304 uyarınca bu talepler; doğum giderleri, doğumdan önceki ve sonraki 6 haftalık geçim giderleri ve gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderler. Çocuk ölü doğsa bile hâkim bu giderlere hükmedebilir. Ana dava süresinde bu giderleri talep etmezse hâkim resen karşılanmalarına karar veremez. Babalık davası açılırken davacı nafaka talebinde de bulunabilir. Anne resmi eş olmadığı için hakkında boşanmaya karar verilemeyeceğinden yoksulluk nafakası isteyemeyecektir. Çünkü yoksulluk nafakası için tarafların önce resmi şekilde evlenmiş daha sonra mahkeme kararıyla boşanmış olmaları gerekir.( bknz: Yargıtay 3. Hukuk dairesi E.2006/156 K2006/1830 7.3.2006 tarihli kararı). Boşanmaya bağlı maddi manevi tazminat talepleri de babalık davasında dinlenmez. Ancak Yargıtay’ın vermiş olduğu birçok karara göre iştirak nafakası babalık davasında dinlenmelidir. İştirak nafakası evlilik dışı çocuk için çocuk tanıma yoluyla tanınmadıysa ancak babalık davası ile mümkündür. Çocuğun bakımı yükümü velayeti kendisinde olan tarafta aittir. Ancak diğer taraf da ekonomik gücü oranında çocuğun yetiştirilmesi, bakımı ve eğitim giderlerine katılmalıdır. Bu katılmayı velayeti kendisine bırakılan kişiye ödeyeceği bir nafaka –para- ile sağlayacaktır. Uygulama da bu paraya İştirak Nafakası denmektedir. Bu nafaka mahkeme kararıyla veya sözleşmeyle belirlenir. Hâkim serbestçe miktarı belirler. Yargıtay’a göre bu nafakaya resen de hükmedilebilir. Şartlar daha sonradan değişirse nafaka da şartlara uygun hale getirilir. Hâkim nafakayı belirlerken nafaka ödeyecek olan tarafın mali gücünü, çocuğun ihtiyaçları ve masraflarını, velayeti kendinde olan tarafın mali gücünü dikkate alıp hakkaniyete uygun bir tazminat belirler. Başlangıç tarihi kararın kesinleştiği tarihtir. Bu nafaka çocuğun ergin olduğu güne kadar devam eder.  Yargıtay çocuk ergin olsa da eğitim için verilen nafakanın kesilmeyeceği görüşündedir.

İmam Nikahlı Eşin Tazminat Hakkı

Türk Medeni Kanunu’ na göre geçerli bir evlilik birliği resmi nikâhla mümkündür. Resmi nikâh olmadan evlilik mümkün olmadığı için boşanma da söz konusu olamayacaktır. Resmi nikâhlı olmayan eş ayrılma ya da terk etme durumunda boşanma ve boşanmanın feri taleplerinden yararlanamayacaktır. Ancak evlilik birliğinin kurulması tarafların ortak yaşam iradelerinden doğmaktaysa, resmi nikâhın bulunmaması halinde de tarafa bazı talepleri ileri sürme hakkı doğabilecektir. Bu durumda resmi nikâhlı olmayan eş ortak hayatın kurulduğunu, geçerli bir evlilik birliğinden beklenen aile ortamının sağlandığını ispatlamakla mükelleftir. Nitekim Yargıtay da aşağıda incelenecek kararlarda resmi nikâhlı olmayan eşe bir takım talepleri ileri sürme hakkı tanımıştır.     

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2006/2-558 20.9.2006 tarihli ve 2006/568 karar’ ına göre imam nikâhı ile evlenen kadının manevi talebi haksız fiilden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden görüleceği mahkeme aile mahkemesi değil bk49’ a göre görevli mahkemedir. Somut olayda karar görev bakımından bozulmuştur. Ancak önemli olan husus yıllarca kandırıldığı, küçük düştüğü ve sosyal çöküntüye uğradığı ve çocuk olduğu için evlenme şansının azaldığı davacının manevi tazminat taleplerinin haksız fiile dayalı olarak kabul edilmesidir.    

Yargıtay 4 nolu Hukuk Dairesi 2001/4849 esas no 2001/8843 karar no ve 1.10.2001 tarihli kararında davalının evlenmek vaadi ile davacıyla imam nikâhı kıyıp neden olmaksızın resmi nikâhtan kaçınması nedeniyle davacının kişilik haklarına saldırının varlığı kabul edilmiş. Bu durum manevi tazminat talebi için haklı bir neden oluşturmuştur. Kararda imam nikâhıyla evli bulunduğu kadını neden olmaksızın ayrılan erkek bireyin kadın üzerinde bıraktığı üzüntü ve buhran üzerinde durulmuştur. Manevi tazminatın altında yatan neden de budur. Kişilik hakkı kişilerin hukuk düzeni tarafından korunan hayat, vücut bütünlüğü, ruh bütünlüğü, sağlık, şeref, haysiyet, isim, meslek unvanı, resim, mesken masumiyeti, vicdan gibi değerlerin tümünden meydana gelir. Olayda duygusal kişilik değerlerinin ihlali çok açıktır. Kişilik hakkının ihlali nedeniyle manevi tazminatta hâkim tazminat miktarını tayin ederken taraflar arası ilişkiye, sosyal ve ekonomik durumlarına bakacaktır. Kararda bu tazminatın kaynağı da haksız fiil olarak nitelendirilmiştir.

Ancak Yargıtay 4. Hukuk dairesi 2004/5370 esas nolu 13.12.2004 tarihli 2004/14142 sayılı başka bir kararında gayri resmi evliliğin gerçekleştiği yılda reşit ve mümeyyiz olan ve kendi rızasıyla bu birlikteliği kabul eden eşe daha sonradan manevi tazminat talep etme hakkı tanımamıştır. Bu da söz konusu durumda istikrarlı bir uygulama olmadığını göstermektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1997/4-690 esas nolu 1997/893 karar sayılı ve 5.11.1997 tarihli kararında resmi nikâh olmaksızın birlikte yaşadığı kadını evden uzaklaştıran erkeğin anılan kadına bir miktar manevi tazminat ödemesine karar vermiştir. Dava kadının bu yüzden uğradığı zarara ilişkin görülmüştür. Yargıtay’ a göre manevi zarar kişilik değerlerinde oluşan eksilme olup bu eksilmenin objektif değerlendirmesi yapılır. Duyulan acı ve ıstırap manevi zararın bir görüntüsü olarak ortaya çıkabilir.

Av. Tuğsan YILMAZ
Av. Halil İbrahim ÇELİK
Merve ARABACI

Boşanma Davası Ücretleri ve Masrafları başlıklı bir önceki yazıda boşanma davası avukatlık ücretleri ve boşanma davasında dava harçları hakkında bilgiler ve boşanma davası bakımından dava masrafları ve avukatlık ücretlerine ilişkin uygulamadaki yaygın kanı değerlendirilmiştir.