Title: BOŞANMA DAVASINDA TEDBİR NAFAKASI
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Jan 30
Rating: 4.5

Türk Medeni Kanununca bakım ve yardım nafakası olmak üzere iki ayrı görünüme sahip olan nafaka, özellikle son yıllarda boşanma davalarında görülen artış ile daha da dikkat edilmesi gereken bir konu haline gelmiştir. Boşanma davalarından ayrı olarak incelenmesi gereken yardım nafakası TMK’nın 364.maddesi ve devamında herkesin, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlü olması şeklinde bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası olarak üç başlık altında incelenen bakım nafakası, özellikle boşanma davalarında gündeme gelen nafakalar arasındadır.

Boşanma Davasında Tedbir Nafakası

4721 sayılı Türk Medeni Kanununda eski MK’dan farklı olarak her iki tarafça da söz konusu olabilen tedbir nafakası, boşanma davasından önce veya boşanma ya da ayrılık davası sırasında eş ve reşit olmayan çocukların menfaati doğrultusunda hükmedilecek olan nafakadır.

Boşanma davasından önceki tedbir nafakasına, eşin ayrı yaşamakta haklı olduğunu kocasının kendisini dövmesi ya da aldatması gibi delillerle ispatlaması takdirinde tarafların sosyal ve ekonomik şartlarını esas alan hakim hakkaniyet gereğince bir değerlendirme yaparak miktarı belirlerken nafakanın başlangıç tarihini dava tarihi olarak kabul etmektedir. Ayrı yaşanılmasının haklı bir nedene dayanmaması durumunda eşe tedbir nafakasına hükmedilmemesine rağmen reşit olmayan çocuk için söz konusu olan tedbir nafakası eşlerin ayrı yaşamalarının haklı bir nedene dayanmaması koşulunda bile verilmektedir. Bu ihtimalde tedbir nafakasının bağımsız bir dava olarak açılabilmesine karşın, tedbir nafakasından sonra boşanma davasının açılması durumunda her iki dosyanın birleştirilmesi de mümkün olabilmektedir. Bakım borcunun ödenmesi için eşin çalışamayacak derecede sakat ve hasta olması gibi haller hariç işsizlik gibi durumlar engel teşkil etmemektedir.

Ayrılık ve boşanma davası sırasında hükmedilecek olan tedbir nafakası istem olmaksızın hakimin eş ve reşit olmayan çocuklar için re’sen değerlendirmesi gereken maddi tedbirlerdendir. TMK’nın 169.maddesi gereğince boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen almaktadır. Birbirinden bağımsız yaşayan eşlerden birinin diğer eşe ve çocuklara maddi gücü doğrultusunda geçim ve bakım giderleri için yaptığı katkı olarak karşımıza çıkan tedbir nafakası, boşanma davası tarihinden başlayıp hükmün kesinleştiği tarihe kadar devam etmektedir. Bu olasılıkta ise boşanma davasından önce talep edilen tedbir nafakasında olduğu gibi eşin ayrı yaşamakta haklı olduğunu ispat etmesine gerek yoktur. Ayrıca söz konusu davada tedbir nafakası açısından kusur, bir önem arz etmemektedir.

Örnek bir karar;

YARGITAY 3.HUKUK DAİRESİ

Esas : 2013/8579

Karar : 2013/10707

Tarih : 20.06.2013

AYRI YAŞAMA HAKKI

TEDBİR NAFAKASI ( Ayrı Yaşama Hakkına Bağlı Olarak )

TMK.4, 195, 197

Davacı tanıklarının somut, birbirleriyle tutarlı beyanları nazara alındığında davacı ayrı yaşamada haklı olmasına rağmen mahkemece davalının kardeşi ve yengesinin yaşamın olağan akışına aykırı beyanlarına itibar edilerek davanın reddi cihetine gidilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Mahkemece, davacının geçimi için gerekli, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, TMK.nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek uygun bir miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekirken tedbir nafakası talebinin reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

DAVA VE KARAR:

Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ KARARI:

Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkilinin davalı ile 1991 de evlendiklerini, bu evlilikten müşterek çocuklarının bulunmadığını, davacının yıllarca dikiş, nakış oya işleri ve tarım işçiliği yaparak kazandığı birikimleri ihtiyaç dönemlerinde davalıya verdiğini,  davalının müvekkilini sürekli hakaret edip küçümsediğini, zaman zamanda şiddet uyguladığını,  emekli olduktan sonra davacıya karşı hal ve tavırlarının iyice değiştiğini,  müvekkilinin ihtiyaçlarını karşılamadığını, en son yapılan yemeği yüzüne fırlatıp şiddet uygulaması üzerine müvekkilinin evden ayrıldığını beyan ederek müvekkili lehine aylık 500.00 TL nafakaya hükmolunmasını talep ve dava etmiştir .

Davalı kendisine yönelik iddiaları reddederek davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, tanık beyanlarından ve dosya kapsamından davacının ayrı yaşamada haklı olduğu yönünde bir kanaatın oluşmadığından bahisle davacının tedbir nafakası talebinin reddine, dair hüküm tesisi cihetine gitmiştir .

Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

4721 sayılı MK.nun 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır.

Aynı yasanın 197.maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.

Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetime ilişkin önlemleri alır.

Buna göre, davacının ayrı yaşamada, haklı olup olmadığının araştırılması ve “ayrı yaşamada haklılık” olgusunun kanıtlanması gerekir.

Somut olayda, dinlenen davacı tanıkları, davalının, davacıya sürekli toplum içerisinde “hiç bir şey bilmez, bir şeyden anlamaz, inşallah ölür de kurtulurum” gibi incitici sözlerle gururunu rencide ettiğini beyan etmişler;

gerek davacı gerek davalı beyanlarından olay günü tarafların yemek masasında tartıştıkları ve davalının bu esnada masada bulunan yemeği davacının üzerine fırlattığı hususu anlaşılmıştır.

Davacı tanıklarının somut, birbirleriyle tutarlı beyanları nazara alındığında davacı ayrı yaşamada haklı olmasına rağmen mahkemece davalının kardeşi ve yengesinin yaşamın olağan akışına aykırı beyanlarına itibar edilerek davanın reddi cihetine gidilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Mahkemece, davacının geçimi için gerekli, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, TMK.nın 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek uygun bir miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekirken tedbir nafakası talebinin reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA )  oybirliğiyle karar verildi.

Yazarlar:

Av.Tuğsan YILMAZ
Av.Halil İbrahim ÇELİK
Huk. Fak. Öğ. Didem TALGIR