Title: İftira ve Suç Uydurma Suçları
Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Mar 4
Rating: 5.0

İftira Suçu

İftira suçu; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’ nun ikinci kitabının dördüncü kısmının ikinci bölümünde Adliyeye Karşı Suçlar başlığı altında 267. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, işlemediğini bildiği halde bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edip, bunu yetkili makamlara bildirerek hakkında soruşturma başlatan veya idari bir yaptırım uygulanmasına neden olan kimse cezalandırılmaktadır. Bu bildirim ihbar, şikâyet veya basın yayın yoluyla gerçekleşebilir. İftira suçu toplumun adil yargılanma hakkını koruduğu gibi, iftiraya uğrayan kişinin onur ve haysiyet gibi kişilik haklarını da korumaktadır. Ayrıca yargı makamlarının aldatılıp maddi gerçeğe aykırı işlev görmelerinin de önüne geçilmek istenmiştir.

İftira Suçunun Unsurları

İftira suçu herkes tarafından işlenebilen genel suçlardandır. Dolayısıyla gerçek kişi herkes bu suçun faili olabilir. İhbar veya şikâyetin konusu bir suç ise fail olarak gösterilen kişinin bu tarihte cezai sorumluluğunun bulunması gerekir. Bazı yazarlara göre suçun mağduru iftira edilen kişidir ve gerçek veya tüzel kişi olabilir. Diğer görüşe göreyse bir suç isnadı söz konusu olduğunda fiil isnat edilen kişi yalnızca gerçek kişiler olabilir. Çünkü tüzel kişilerin cezai sorumluluğu bulunmamaktadır. Üçüncü bir görüşe göreyse mağdur yargı organı olup iftiraya uğrayan kişi suçun konusunu oluşturmaktadır. Mağdur belirli veya belirlenebilir kişiler olmalıdır. İftira edilen kişinin kimliği belirtilmese de basit bir soruşturmayla kimlik bilgilerine ulaşılabilecekse iftira suçu oluşacaktır.

İftira suçu suçta belirtilen hukuka aykırı fiillerden biri, icrai şekilde ihbar, şikâyet veya basın yayın yoluyla gerçekleştirilebilir. Bu bildirimlerin mutlaka bir yaptırımla sonuçlanması suçun oluşması bakımından gerekli değildir. İftira suçu suçsuz olduğu bilinen bir kişi hakkında ihbar, şikâyet veya basın yayın yoluyla hukuka aykırı bir fiil isnat etmek suretiyle işlenmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 12.05.1998 tarih ve 4108/178 sayılı kararında; “ Gerçekten, fiilin ihbar hakkı, şikâyet hakkı, kanun emrini yerine getirme ve bir hakkın kullanılması, özellikle kişinin kendi çıkarlarını koruması bakımından anayasal hakkının yerine getirilmesi gibi durumlarda, fiil hukuka uygundur, iftira suçunu oluşturmaz. Hakkın kullanılması olarak kabul edilen ihbar ve şikâyet hakkı, Anayasanın 36 ve 74. maddelerinde düzenlenmiştir. Herkes, kendisi veya kamu ile ilgili konularda yetkili makamlara şikâyette bulunmak ve dava açmak hakkına sahiptir. Bu hakkın, hakkı doğuran nedenin koyduğu sınırlar içinde kullanılması, hakların kötüye kullanılmaması zorunludur.” Diyerek iftira suçunun sınırlarını belirlemiştir. Buna göre kişinin anayasal hakkı olan şikâyet ve yakınma hakkının kullanılarak bir kimseye suç isnadında bulunulması iftira suçunu oluşturmayacaktır.

Kanunda ihbar ve şikâyetin yetkili makamlara yapılması şart koşulmuştur. Bu makamlar dışındaki kimselere bildirilen suç isnatları iftira suçunu oluşturmayacaktır. Aynı şekilde kanun iftiranın gerçekleştirilme biçimlerini ihbar şikâyet ve basın yayın yolu olarak belirlediğinden, bunların haricinde bir kimseye hukuka aykırı fiilin isnat edilmesi halinde iftira suçu yine gerçekleşmez. Bu minvalde ihbar ve şikâyetin hukuki mahiyetinin açıklanması gerekir. İhbar, şikâyete bağlı olmayan suçlarda suçtan haberdar olan kimsenin bunu yetkili makamlara bildirmesidir. Bu bildirim için şekil şartı öngörülmemiştir, yazılı veya sözlü olabilir. Şikâyet ise takibi şikâyete bağlı suçlarda suçtan zarar gören kişinin süresi içinde yetkili makamlardan fiilin soruşturulmasını istemesidir. İftira suçu ise resen kovuşturulur, takibi şikâyete bağlı değildir. Suçun basın yayın yoluyla işlenmesi halindeyse haberin yayınlanmasıyla suç oluşur, haberin ayrıca ihbar edilip soruşturma başlatılması zorunlu değildir.

İftira suçu kasten işlenebilir. Kanun lafzında “işlemediğini bildiği halde” ibaresine yer verilmiştir. Dolayısıyla fail iftira kastıyla hareket etmelidir. Fail hakkında asılsız suç isnadında bulunduğu mağdurun “masum” olduğunu bilmektedir. Dolayısıyla şüpheye dayalı olarak yapılan ihbarlar iftira suçunu oluşturmaz.

Her suçta olduğu gibi iftira suçunun da oluşabilmesi için hukuka uygunluk nedenlerinden birinin bulunmaması gerekir. Bu kapsamda ihbar ve şikâyet hakkının kullanılması çoğu zaman yanılgılara neden olmaktadır. Yargıtay 4. Ceza Dairesi 20.11.2007 tarih ve 2006/5845 E. ve 2007/9610 K. Sayılı kararında, iftira suçunun oluşumu için şikâyetin tek başına yeterli olmadığını, Anayasa’nın 74. Maddesi ile korunan “anayasal dilekçe-şikâyet Hakkı”nın kullanılmasının gözetilerek hukuka aykırılık öğesinin gerçekleşmesi gerektiği, ayrıca iftira suçu için yasal tanıma uygun olması gerektiği üzerinde durmuştur. Gerçekten de herkes suç işlenmesinin önlenmesini sağlamak için ihbar ve şikâyette bulunma hakkına sahiptir. Bu anayasal bir haktır. Bir suçun işlendiğini öğrenen kişiler, bununla ilgili olarak yetkili makamlara ihbar ve şikâyette bulunabilir. İhbar ve şikâyette bulunan kişinin, mağdurun gerçekten suçsuz olduğunu bildiği ispatlanmadıkça fail hukuka uygunluk nedenlerinden yararlanır ve suç oluşmaz.

Suçun basın yayın yoluyla işlenmesi halinde ise basının haber verme hakkı hukuka uygunluk nedeni karşımıza çıkmaktadır. Buna göre devlet, basın ve haber alma hürriyetini sağlayacak tedbirleri alır. Bu da anayasal bir haktır. Basın da haber yayınlanmadan önce haberi araştırmak için gerekli dikkat ve özeni göstermekle yükümlüdür. Gerçek dışı bir haberin yayınlanmasıyla hukuka aykırı bir fiil işlenmiş olur. Dolayısıyla basın yayın yoluyla yayınlanan haberlerin hukuka uygun kabulü için güncel olması, doğru vakıalara dayanması ve kamu yararı bulunması gerekli ve yeterlidir.

İftira Suçunun Nitelikli Halleri

1-)  Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde, ceza yarı oranında artırılır. Fail burada, iftira suçunun basit halinde olduğu gibi soyut şekilde hukuka aykırı fiil isnadının ötesinde, madde olgu ve delilleri de uydurarak masum kişiye hukuka aykırı fiil isnat etmektedir. Yargıtay 9.C.D. 14.11.2013 tarih ve E.2013/10192, K.2013/13882 sayılı kararında, mağdura sattığı motosikletin çalıntı olduğundan bahisle ihbar eden sanık eyleminin nitelikli hali oluşturmadığını, sadece beyandan ibaret olan ihbarın basit şekilden cezalandırılması gerektiği sonucuna varmıştır.

2-) Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

3-)Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.

4-) İftira nedeniyle mahkemenin mağdur hakkında verdiği mahkûmiyet kararı ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis niteliğindeyse faile yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

5-)Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.

İftira Suçu Cezası

İftira suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olmayıp resen takip edilir. Görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur şeklinde düzenlenen nitelikli halindeyse görevli mahkeme ağır ceza mahkemesi olacaktır. Suçun temel şeklinin yaptırımı bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasıdır. İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı ise, mağdurun fiili işlediği sabit olduğu tarihten başlar.

İftira Suçunda Etkin Pişmanlık

İftira edenin, mağdur hakkında adlî veya idari soruşturma başlamadan önce, iftirasından dönmesi halinde, hakkında iftira suçundan dolayı verilecek cezanın beşte dördü indirilir. Dolayısıyla soruşturma başlamadan önce yetkili makamların öğrenmesi ile suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Mağdur hakkında kovuşturma başlamadan önce iftiradan dönülmesi halindeyse fail hakkında iftira suçundan dolayı verilecek cezanın dörtte üçü indirilir. Kanunda indirilir denilerek hâkime takdir yetkisi tanınmamıştır. Böyle bir durumda her halde indirim yapılacaktır.

Etkin pişmanlığın;

  1. a) Mağdur hakkında hükümden önce gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisi,
  2. b) Mağdurun mahkûmiyetinden sonra gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın yarısı,
  3. c) Hükmolunan cezanın infazına başlanması halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilebilir. Bu durumda ise hâkimin takdir yetkisi bulunmaktadır.

İftiranın konusunu oluşturan münhasıran idari yaptırım uygulanmasını gerektiren fiil dolayısıyla;

  1. a) İdari yaptırıma karar verilmeden önce etkin pişmanlıkta bulunulması halinde, verilecek cezanın yarısı,
  2. b) İdari yaptırım uygulandıktan sonra etkin pişmanlıkta bulunulması halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilebilir.

Basın ve yayın yoluyla yapılan iftiradan dolayı etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilmesi için, bunun aynı yöntemle yayınlanması gerekir.

Suç Uydurma Suçu

Suç uydurma suçu TCK adliyeye karşı suçlar başlığında 271. Maddede düzenlenmiştir. Buna göre işlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir. Burada kişi suçun faili olarak gösterilmeksizin, aslında işlenmemiş bir suçun işlenmiş olduğunu iddia ederek yetkili makamlara ihbarda bulunulmaktadır. Bu suçun failleri adli birimlerin gereksiz yere meşgul olmalarına, adaletin boşuna çalışmasına ve zaman kaybına neden olmaktadır. Suç uydurma suçunda failin yetkili makamlara bildirdiği fiil teknik anlamda suçtur. Ancak iftira suçunda yetkili makamlara bildirilen fiil suç olabileceği gibi idari bir yaptırım gerektiren başka bir hukuka aykırı fiil de olabilir.

Suç uydurma suçun işlenmediğini bildiği halde doğrudan veya iz ya da delil uydurarak durumu yetkili mercilere bildirmektir. Yine iftira suçundan farklı olarak, herhangi biri suçu fail olarak gösterilmeden aslında hiç işlenmeyen bir suçun gerçekleştiğini iddia ederek yetkili makamlara bildirmektedir. Suç seçimlik hareketli olarak düzenlenmiştir.

Birinci hareket işlemediği bilinen bir suçu yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar etmektir. Örnek olarak; kişinin imzasını taşıyan kendisine ait çeki çalınmadığını bildiği halde karşılığını ödememek için, birine fil isnat etmeksizin sadece çalındığını ileri sürmek verilebilir. (9. Ceza Dairesi KT:20.12.2012, 9146 E. /15407K. ) Buna şekli uydurma denmektedir.

İkinci hareket ise işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uydurmaktır. Bu ise maddi şekilde suç uydurma olarak adlandırılmaktadır. Bu iki fiilden herhangi birinin gerçekleştirilmesiyle suç oluşur. Kasten işlenebilen suçlardandır, taksirle işlenemez.

Suç Uydurma Suçunun Cezası

Soruşturması ve kovuşturması şikâyete bağlı suçlardan olmayıp resen araştırılır. Görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Suçun yaptırımı ise üç yıla kadar hapis cezasıdır.

 Yılmaz & Çelik Hukuk Bürosu
Avukat Tuğsan YILMAZ – Avukat Halil İbrahim ÇELİK
Baharlı Bahçe Sk. Onart Apt. No:14 D:5 İncirli-Bakırköy/İSTANBUL
0212 343 24 95

 

Bir önceki ceza hukuku yazımız Yalan Tanıklık Suçu hakkında olup dava sürecini etkileyebilecek şekilde gerçeğe aykırı beyanda bulunmanın Türk Ceza Kanunu bakımından yaptırımı değerlendirilmiştir.

 

Yukarıda yayımlanan içerik sadece bilgilendirme amaçlı olup hukuki anlamda bağlayıcılığı yoktur, vekil-müvekkil ilişkisi doğurmaz. Oluşabilecek adli vakıalarda salt yukarıda yayımlanan içeriği göre hareket edilmemesi ve ceza avukatı vasıtasıyla hukuki yardım alınması önerilir.