Reviewed by Av. Tuğsan YILMAZ on Aug 3
Rating:
Sağlık hukuku, ceza hukuku ve insan hakları üçgeninde hastaların sahip oldukları haklar ve hekimlerin hastaya yönelik yükümlülüklerinden biri de hekimlerin yapılacak tıbbî müdahaleler hususunda hastayı bilinçlendirmesi, aydınlatmasıdır. Diğer bir deyişle, hekimin hastayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Hekimler toplum içerisinde ve meslek icabı olarak tabiri caizse sağlık dağıtmakla görevli kişilerdir. Ancak hekimler bu görevi icra ederken kendilerini tek ve en yetkili kişi olarak görmemeli, hastaların iradesini de dikkate almalıdır, hastasını bilgilendirmeli ve aydınlatmalıdır.
Bu konu hakkında Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, Türk Tabipler Birliği Meslek Etiği Kuralları ve normlar hiyerarşisinin en üst mertebesi olan Anayasa’da düzenlendiği üzere hukuka uygunluk sebebi teşkil eden tıbbî zorunluluklar haricinde rızası yok ise kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz. Hastanın rızası istisnai haller haricinde aranmaktadır. Hastanın rızasının söz konusu olabilmesi için de hekimin hastayı aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekmektedir.
Hastaların kendi geleceklerini belirleme hakkı ve kişilerin vücut dokunulmazlığı gereği hekimler yapacakları tedavinin risklerini, faydalarını, oluşabilecek komplikasyonları, tedavi biçimini, kullanılacak ilaçların muhtemel yan etkilerini ve diğer rizikoları hastaların nezdinde tereddüte mahal vermeyecek şekilde bilgilendirilmesinin akabinde hastanın da bu tedaviye rıza göstermesi gereklidir. Bu düzenleme hastaların ölümle burun buruna geldiği anlarda yapılacak ilk müdahalelerde gerek hastadan gerekse hastanın bilinci kapalı olması halinde yakınlarının söz konusu müdahaleye rıza göstermelerinin beklenmesi gibi hastanın yaşamını direkt etkileyecek anlarda elbette ki uygulanmayacaktır. Çünkü söz konusu hastanın yaşamıdır ve yaşama hakkının korunması diğer pozitif, negatif ve aktif statü haklarının kullanılabilmesi için ön koşuldur.
Bu gibi olağanüstü durumlar haricinde stabil olarak devam eden tedavi sürecinde hasta hekimin sunduğu tüm tedavi biçimini reddetse dahi hekim bu hususta hastayı yine tüm ayrıntılarıyla (tedavi olduğunda ne fayda sağlanacak, tedavi olmazsa neler kaybedecek, tedavi sürecinde kullanılacak ilaçlar ve oluşabilecek yan etkileri gibi hususları) hastaya aktarmakla mükelleftir. Tüm bu çabaların sonucunda hasta tedavi olmayı reddettiği takdirde, hastanın kendi geleceğini belirleme hakkı çerçevesinde hekimin tıbbî müdahale yapma yetkisi yoktur.
Bir diğer karşılaşılabilecek durum da şudur ki; hekimin hastasını yeterince aydınlatmadan, oluşabilecek rizikolar hakkında bilgilendirmeden uyguladığı tıbbî müdahalede Yargıtay tarafından benimsenen görüşler çerçevesinde ağır hizmet kusurunun varlığından bahsedilir ve hasta hekime yönelik tazminat talebinde bulunabilir.
Aydınlatılmış Onam
Hasta onam verebilme yeterliliğinde olmalı, temyiz kudretine haiz olmalıdır. Bu nedenle istisna olarak psikolojik ve mental bozukluklar yaşayan insanlara yönelik hekimlerin hastayı aydınlatma yükümlülüğünün bulunmadığı kabul edilir.
Çünkü hasta söz konusu olayı zaten idrak edemeyeceği için hekimlerin hasta için en yararlı tedavi yöntemini seçeceğinden şüphe yoktur.
Aydınlatılmış onam, açık ve anlaşılır olmalıdır ve yalnızca hastanın aydınlatıldığı husus üzerinde geçerlidir. Tıbbi kliniklerde veya özel hastanelerde hastalara genel olarak her türlü müdahaleye yönelik izin alınması saikiyle imzalatılan genel nitelikteki onam formları aydınlatılmış onam formu niteliğine sahip olmamakla birlikte geçerli sayılmayacaktır. Çünkü aydınlatılmış onam formunun hastaya yönelik her türlü tıbbi müdahale için ayrı ayrı onaylanması gerekmektedir. Söz konusu belgede bulunması gereken hususların başında teşhisin açıklanmasından sonra tedaviye yönelik risklerin ve sonuçlarının, başarı olasılığının, alternatif tedavi seçeneklerinin ve tedavi sonrasında kullanılacak ilaçların yan etkilerinin anlaşılır bir dilde aktarılması, bilgilerin hasta tarafından anlaşılması ve onamın baskı altında kalmaksızın özgür irade ile açıklanması gerekmektedir.
Av. Tuğsan YILMAZ
H. Alper ÇABUK
Yanlış / Hatalı Tedavi Nedeniyle Malpraktis Davaları başlıklı bir önceki yazımızda teşhis yahut tedavi aşamasında oluşan tıbbi malpraktis ve hekimlerin bu kapsamdaki sorumluluğuna değinilmektedir.
Yorum yap